26 Eylül 2013 Perşembe

İstekler - Wanting

İSTEKLER



İsteklerin her aklına geldiğinde şu soruları sor kendine:
Kim istiyor, neden istiyor?
Belki ilk başta bir cevap alamıyacaksın, ama zamanla daha farklı bir pencereden bakabileceksin..
En sevdiğin yiyeceği düşün..Diyelim ki bu senin için çikolata. Bir düşün bakalım, hayatında hiç çikolata yemeseydin, canın çikolata ister miydi?
Hiç kayak yapmamış olsaydın, kayak tatili yapmak için büyük bir istek duyar mıydın?
Hiç aşık olmamış olsaydın, aşk yaşamak için delice bir istek duyar mıydın?
Belki başkalarından duyar, filmlerde görür, romanlarda okur merak edebilirdin?
Ya da başkalarının çikolata yerken ki zevkini merak edip denemek isteyebilirdin.. Ama illa da istiyorum diye, içinde büyük bir boşlukla umutsuzca ister miydin?
Hiç terk edilmeseydin, terk edilmekten korkar mıydın?
Hiç düşmeseydin, ya da başkalarının düşme ile ilgili korkularını benimsemeseydin, onların düşmelerini görüp aynı duruma düşebilme empatisini geliştirmesiydin…Düşmekten korkar mıydın?

Eğer farkındaysan isteklerin hep geçmişinden, hafızandan gelir. Geçmişte aldığın bir hazzı tekrar yaşamak istersin, ya da geçmişte yaşadığın bir olumsuzluğu tekrar yaşamak istemezsin..

Geçmişi olmayan birinin istekleri de olamaz. İsteklerin geçmişini geleceği taşır..

Diyelim ki en sevdiğin içecek naneli limonata.. Ne zaman içecekle ilgili nihai tadı yaşamak istersen limonata sipariş ediyorsun. Ve bu isteğin seni limonatanın en sevdiğin içecek olduğu frekansta kalmanı sağlıyor. Belki bunun ötesine geçebilmen için, o gün gittiğin yerde limonatanın bittiği söyleniyor. Kızıyorsun, bir, oyuncağı elinden alınmış bir çocuk gibi. Ama belki de bu senin daha üst bir frekansa sıçraman, daha çok sevebileceğin bir içeceği keşfetmen içindi..
Hep aynı hazları alıp, aynı yerde kalırsan bir anlamda ölürsün, haz alırsın, ama bir bağımlının aldığı gibi..Capcanlı olmanın getirdiği coşkudan mahrum kalırsın. Tüm renkleri ile yaşama kapını kapatırsın. Mucizelerin araya girmesi için alanine kapalı olur.
Dikkat et, diyelim canın çok çikolata istiyor. Bir parça alıp ağzına atıyorsun, attığın an bitiyor o derin isteğin. Çikolatayı acele acele yiyorsun, 5 saniyede bitiriyorsun..Belki %20, belki %30 farkındasın verdiği tadın ve hazzın. Tüm benliğinle %100 orada olarak onu yesen, öyle bir haz yaşayacaksın ki..Belki ikinci parçaya ihtiyaç bile duymayacaksın..Seni rahatlatan çikolatanın kendisi değil, ona olan açlık hissinin, yoksunluk hissinin ona kavuştuğunda bitmesi..

İçinde derin bir boşluk var, o boşluğu 5 saniye için de olsa, sana hissettirmeyen bir haz buldun.

O yüzden, isteyen kim diye sor? İstediklerinin peşinden gittiğinde, ilahi sistem senin bu isteklerle  ile ilgili duygularını nötr bir hale getirebilmen için çalışır. Birşeyle ilgili boşluğun, korkun, olumlu veya olumsuz bir duygunun kalmaması için çalışır.. Aslında senin istediğin, veya istemediğin, geçmişe takılı kalan alanlarını gösterir sana..Ondan arındığında zaten senin için uygun olanın sana gelmesi için alan açarsın.  Bu ise istediğini zannettiğinin ötesindedir.. Mucizedir..

Sevgilerimle

WANTING

Whenever your wants cross your mind, ask yourself the following:
Who wants? And why?

Maybe in the beginning you won't get an answer, but in time you will be able to look from a different angle.
Think of the food you like most. Let's say, this for you is chocolate. If you never had chocolate in your life, would you ever want to eat a chocolate? Think about it.
If you never have been skiing, would you have a longing for skiing?
If you would never have fallen in love, would you have the wish to fall in love like crazy?
Maybe you would here about it from others, watch it in movies, read it novels and be curious about it.
Or you could see others eating chocolate with great pleasure and would be curious about the taste yourself.
But you wouldn't want it  with a deep desperate longing..
If you would never have been abandoned, would you be afraid being abandoned? 
If you would never have fallen or take over others fears of falling and developed an empathy for falling like others.. Would you ever be afraid of falling?

If you are aware, you discover that  your wants always come from your past, your memories. You want to repeat a delight you had before or you don't want to avoid a pain you had before.

Someone who doesn't have a past, doesn't have wants. Your wants, bring your past into your future.
Let's say your favourite drink is a lemonade with mint. Whenever you think of having an ultimate pleasure with a drink, you order a lemonade. This want of yours keeps you in a frequency, where you stay having lemonade as your favourite drink.
One day maybe, when you order a lemonade they will say that they run out of it.. You become frustrated like  a child, from whom the toy has been taken away. But maybe, this was in order to switch to another frequency, where there is another drink which you are going to like even more.

If you go after the same delights all the time, you will stay at the same spot..You will enjoy the pleasures, but like an addict would do. You will be deprived from the joy of feeling fully alive.
Your door will be closed to all the different colors in life. You will be closed to miracles, that might come your way.

Be aware, let's say you want chocolate. At the moment you put a piece of chocolate in your mouth, your deep craving for it ends. You eat the chocolate in a few seconds. You only are 20%, maybe 30% aware of the taste and pleasure in your mouth. If you would be eating it with whole your being, being 100 % aware, you maybe will have such a delight, that you would not need to look for another piece.
It is not the chocolate that takes the craving away, but more the ending state of being deprived from it.

You have a deep void, feeling of emptiness inside you, you found a delight that only for 5 seconds stops this void. You are happy that you are a few seconds without it.

Therefore ask yourself, who is wanting? If you chase your wants, the divine system will work on neutralizing your feelings about this wants. It will work on releasing your fears, your positive or negative feelings about it, your longing for it. Actually your wants or things you want to avoid show you where in your past you are stuck. If you are released fro these feelings, you will open up the way to whatever is suitable for you. This could be beyond what you thought you wanted..This could be a miracle..


With My Love

12 Eylül 2013 Perşembe

Utancı İyileştirmek

Utancı İyileştirmek -- Altı Adımlık bir Yaklaşım

           

Krish ve Amana'dan
Yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz bir atölye çalışmasında, bir kadın, ona Lillian diyelim, gruptan tamamen dışlandığını hissettiğini, diğer insanlar kadar ilginç ya da sosyal hissetmediği için kendine kızdığını ve sorunlarının diğer insanların sorunlarından daha kötü olduğunu hissettiğini anlatıyordu.
Diğer katılımcılara, zaman zaman benzer düşüncelere kapılıp kapılmadıklarını sorduk ve hepsi el kaldırdı. Lillian'a onun bizim "utanç balonu" adını verdiğimiz şeyin içinde içsel yargıcının saldırısı altında olduğunu açıkladık. Yaşadığı şeyin utanç olduğunu ve o anlarda, içimizdeki yargılayıcı seslerin hepimize mutlak doğru gibi göründüğünü anlaması ona yardımcı oldu.
Bir diğer örnekte, bir katılımcı her ne kadar yetenekli bir müzisyen olduğunu düşünse de, etkinlikler düzenlemek için insanları arama konusunda kendini motive edemediğini fark ettiğini söyledi. Reddedilmekten korkuyordu. Sonuç olarak parasızdı, yaşam enerjisi çok düşüktü ve motivasyon eksikliğinden ötürü kendine kızgındı.
Belki de hepimizin yüzleşmek zorunda olduğu utanç konusundan daha büyük bir sorun yoktur. Bu sorun peşimizi bırakmaz ve genelde utancın pençesinden nasıl sıyrılacağımızı bulamayız. Çoğu zaman ne kadar uğraşırsak uğraşalım, sürekli hayal kırıklıkları, hüsranlar, eleştiriler ve reddedilmelerle karşılaşıyormuşuz gibi görünebilir. Hayatın yaratıcılığımızı bulmak ve ifade etmek, içten içe değerli hissetmek ve uyum sağlamaktan ya da başkalarının bizim hakkımızdaki düşünceleri için kaygılanmaktan vazgeçmek için akıntıya karşı bir mücadele olduğunu düşünebiliriz.
İnsanı felce uğratan bu sorunun basit bir yanıtı yoktur. Ama biz çalışmamızda, kendimize daha fazla ışık ve merhamet getirmeye yardımcı olacak bazı basit adımlar izleriz.
1. Utançla doğmadığınızı bilin ve utanç hikayenizi öğrenin. Kendimize eleştirel yaklaşmayı öğrendik, çünkü çocukluğumuzda destek, rehberlik, yön, uyarım, koşulsuz kabullenme, sevgi ve ilgi anlamında bazı temel sevgi gıdalarından mahrum kaldık. Her birimizin kendine has bir utanç hikayesi vardır, ama utancın devreye girdiği nokta da budur. Hepimiz yaşamın ilk yıllarındaki tecrübelerimize dayanan bir utanç-esaslı kimlik geliştirdik.
2. Utancın size üç seviyede saldırdığını bilin. Yaşam enerjinizi alır, zihninizi yargılayıcı negatif düşüncelerle doldurur ve davranışınızı körükler. Utanç davranışı değersizlik hissiyle tetiklenerek yaptığımız her şeydir. Örneğin sabote etmek, ilgi çekmeye çalışmak, onay almak için yalvarmak, kendimizi şişirmek, pes etmek, bir şeyleri ertelemek ya da bağımlılıklara başvurmak gibi.
Bir utanç davranışının farkına vardığımızda, bir sonraki adım altında yatanın ne olduğunu hissetmek ve kendimize karşı çok nazik ve anlayışlı olmaktır. Utançla, utanç davranışımızı yargılar ve sonra daha çok utanç hissederek aynı utanç davranışının tekrarlanmasına sebep oluruz. Bu kısır döngüyü kırmanın yolu utancı ve davranışın altındaki acıyı hissetmek, onu tanımak ve onunla rahatlamaktır.
3. Bedeninizi düzenli olarak hareket ettirin ve sağlıklı ritüeller geliştirin. Bunun saygınlık ve özsaygı geliştirmek gibi bir etkisi vardır ve eleştirel zihni sessizleştirmeye yardımcı olur.
4. Kendinizi rahatlık bölgenizden çıkarıp canlılığa ve saygınlığa taşımak içinküçük ama tutarlı riskler alın. Küçük riskler almak yaşam enerjimizi harekete geçirir ve bu da karşılığında utanç kimliğimizi değiştirmeye başlar. Bu risk, ertelediğiniz bir şeyi yapmak ya da her zaman öğrenmek istediğiniz bir şeyi öğrenmeye başlamak olabilir. Riskimizin ne olduğu her birimize göre farklılık gösterir. Biri için dans dersi almak ya da yeni bir dil öğrenmek olabilir. Bir başkası için savunmasızlığımızı ön plana çıkarmak ya da bir diğer için daha dürüst olmak anlamına gelebilir.
Daha çok özsaygı geliştirmeye yardımcı olan iki tür risk vardır. Birincisi ihlal ya da saygısızlık yaşadığımız anlarda kendimizi savunmaya başlamamızdır. Diğeriyse, önemsediğimiz birinden istediğimiz şeyi elde edemediğimizde hayal kırıklığımızı ve acımızı kontrol etmeyi öğrenmemizdir. Utanç kimliğimize dayanarak genelde bunun tam tersini yaparız; ihlal edildiğimizi hissettiğimizde bir şey söylemez ve istediğimizi elde edemediğimizde şikayet ederiz. Bu davranış benlik hissimizi baltalar.
5. İçsel yargıcınızın saldırısı altında olduğunuzu fark ettiğinizde, bizim "kanal değiştirmek" adını verdiğimiz şeyi yapmak faydalıdır. Yargıcın her zaman zihinden gelen seslerini dinlemek yerine, biz kalbi dinlemeyi bir alışkanlığa dönüştürmeyi öneririz. Kalbi dinlemek sevgiyle, kabullenme ve bilgelikle dinlemek demektir. Kalp kendimize kötü davranmaya başladığımız her durumu yeniden yorumlayabilir ve o duruma bakmanın yeni bir yolunu bulabilir. Yargıç herhangi bir konuda haklı bile olsa, kalp o duruma sevgiyle bakabilir, bize destek olabilir ve duruma daha büyük bir perspektifte bakmamıza yardım edebilir. Ancak hepimiz kendimizi yargılamaya çok alışkın olduğumuzdan, kalbi dinlemeyi öğrenmek zaman ve çaba gerektirir. Bazen bize kalbin perspektifini kazandırması için sevgi dolu ve güvenilir bir arkadaştan ya da bir terapi uzmanından yardım almak faydalı olabilir.
6. Sebat edin.  Utanç kimliğimizi uzun yıllar içinde geliştirdik ve bu kimlik kendimizi nasıl gördüğümüze ve nasıl hissettiğimize dönüştü. Bu negatif kimliği esas enerjilerimize dayalı bir yeni bir kimlikle değiştirmek zaman ister. Yavaş yavaş bir özsaygı ve anlam kalıbı oturtmak için, kendimizi tekrar tekrar yerden kaldırmalı ve düştüğümüzde kendimize karşı şefkatli olmalıyız. Bu biraz yürümeyi öğrenmeye benzer. Gerçekten eşsiz olduğumuz ve katkıda bulunabileceğimiz güzel bir şeye sahip olduğumuza dair o içsel hissi dinlemeyi ve onu izlemeyi öğrenmeliyiz. Bize sorarsanız, sebat ettiğimiz takdirde, varoluş bizi gizemli bir yoldan destekleyecektir.
Sevgiyle, Krish ve Amana.

http://www.learningloveinstitute.com/home.php newsletter

3 Eylül 2013 Salı

X Faktörü - The X Factor


Günlük yaşamlarımıza birçok şeyi sığdırmaya çalışıyoruz. İş hayatı, aile hayatı ve biraz da kendimize ait zaman yaratalım dedik mi, büyük bir koşturmacayla geçiyor zaman. Satler kıymetli oluyor ve iyi değerlendirmek için planlıyoruz herşeyi. Bir sonraki adım ve yapılacaklar hep belli..Hayat dolu dolu geçiyor.. Ama Bu şekilde yaşayınca bilinmeyene, sürprizlere, mucizelere açık olamıyoruz. Hani geminin kaptanı olmayı bıraksak, niyetlerimizi göndersek ve evrenin bize her an nasıl bir sürpriz hazırladığına açık olsak zaman zaman güzel olmaz mı?

Sevgilerimle
*
We try to fit in a lot in our daily lives. When we want to create some business time, some family life and some time for ourselves, it means we are running around a lot. Time becomes precious and we start to plan to get everything in order. The next step and things to be done are known in advance. Life is very full. But when we live like this we are not open to the unknown, to surprises and miracles. What if we from time to time release being the captain of the boat, put out our intentions and be open to the surprises of the universe?..

With My Love

29 Ağustos 2013 Perşembe

Choice or Destiny Mooiji

With My Love

Farkındalık - Awareness

FARKINDALIK


Danışan: Daha farkında olmam mı gerekiyor?

Bu soru ilginç bir soru. Niçin gerekir fiili ile bitiyor? Kimin için gerekiyor? Niçin kendini daha farkında olmak için zorluyorsun?
Hayatında gerekli olduğunu düşündüğün şeylere bir bak..Neden gerekli? Kim sana söyledi yapılması gerektiğini? Kim öğretti?
Olmazsa ne olur? Neden korkuyorsun?
Hayatı sorumluluklar ve yerine getirilen ödevler olarak görmeni kim sağladı?
Farkındalık hazır olmakla ilgili bir kavram..Daha derine inmekle ilgili.
Bir önceki konuyu okuduğunda, okumadan önce ve sonra arasındaki tek fark sadece ‘canım çikolata istedi, biraz yiyeyim’ ise, hazır değilsindir. Filtrelerin satır aralarını görmeni engeller, hatta kelimeleri, cümleleri bile es geçer. Gözlerin satırları tarar, ama oradan içeri girmelerine, sana dokunmalarına izin vermezsin.

Hazır olduğunda ise, aynı satırları okuyup bir anda bütün hayatını anlarsın, film şeridi gibi herşey gözünün önünden geçer ve anlarsın.
Bu bir matematik formülünü kavramakla aynı değildir.
Bir anda durursun, seni senden öte birşey ele geçirir. Engin bir sessizlik gibi, kulaklarında bir uğultu gibi.. Bir sonraki satıra devam edeyim dersin, edemezsin. Tüm benliğin, ‘sen’ tanımına giren herşeyin de duyması anlaması, özümsemesi, hazmetmesi için sonsuzluk gibi gelen bir an, beklersin. Aslında bekletilirsin..Her zaman fısır fısır konuşan zihnin durur, o bile durur..Bekler..
O sonsuzluk anı geçtiğinde artık başka birisindir.
Aynı gibi gözükürsün, ama birşey değişmiştir. Tarif bile edemezsin.
Ama farklı davranmaya başlarsın, belki bir çatırdama, ufak bir çatlak yaratmıştır okuduğun. Ama çorap söküğü gibi ilerler an be an içeride bir yerde..
Bazen unutursun. Ya da unuttuğunu zannedersin.. Biri sana ne okuduğunu sorar , anlatamazsın bile..Aynı şekilde yaşamaya devam edersin..
Çorap söküğü  yeterince ilerlediğinde, sana başka bir sonsuzluk anı daha doğurur o yaşadığın. Yine bir kitap olabilir, bir seans olabilir, bir sanat eseri olabilir, doğa olabilir..Seni ilahi olana bağlayan herhangi birşey..Senin, senden öte olan tarafın seni başka bir ana taşır. Birden yine engin bir sessizliği hissedersin, ve o frekansa geldiğinde çok berrak ve net hatırlayabilirsin daha önce unuttuğun satırları..
Bu seyahat etmeye benzer. Yıllar once New York’a gitmişsindir. Birçok güzel yer keşfetmişsindir, ama sana sorarlar hatırlayamazsın birçok ayrıntıyı.. Seyahat bir hafta sürmüştür, bir çok yer gezmişsindir. Ama en fazla 2 saat anlatırsın, biter.
Oraya tekrar gittiğinde, gördükçe, gezdikçe hatırlarsın birçok şeyi..

Gerçek bir usta ile çalışma fırsatı bulacak kadar şanslıysan eğer, çok daha büyük sıçrarsın. Sana doğru zamanda doğru kelimeyi, cümleyi söyler. Bir kaç kelime ve ‘sen ‘ olan herşey sarsılır o kelimelerle. Bütün hücrelerini dönüştürür o cümle..Yeni bir ‘sen’e, yeni bir frekansa seni bir anda taşır. Eskiyi geride bırakırken, bedenin de arınır. Ağlarsın, tuvalete gidersin, terlersen ve hatta bazen de kusarsın..Beden artık oraya uymayan ne kadar toksin varsa atar. Bir mucizedir bedenin..

Sevgilerimle

*
Awareness

Question: Do I need to be more aware?

This is an interesting question. Why does it say Do I need to be? For whom you need to be? Why are you pushing yourself to be more aware?
Look at the things in your life you think you need to do.. Why do you need to do them? Who told you that they need to be done? Who taught you this?
What will happen if not? What are you afraid of?
Who made you see the world in a way there are only responsibilities and tasks to be done?
Awareness is about being ready.About going deeper.

If the only difference between before reading a topic and after reading a topic is ' I want to eat some chocolate'. You are not ready. Your filters stop you from seeing what is in between the lines or even you won't notice some words, some sentences. Your eyes will go through the lines, but you will not allow them to enter or to touch you inside.

If you are ready, you will read the same lines and maybe start to understand your whole life, like watching a movie you will see your whole life passing in an instant moment and understand.
This is not the same thing as understanding a math formula.

You pause suddenly, something beyond you takes over. Like a deep sense of silence, a void, like a wuthering in your ears. You maybe would like to continue reading, but you can't. You wait, a moment that  feels like eternity in order for your whole being, everything that falls under the definition of 'you' to get it, to digest it, the immerse in it, to understand it..Actually it is something beyond you that makes you pause, not you. Your  mind, which normally chatters all the time will even stop and allow..

And when that moment of eternity finishes, you will not be the same the person again. You will look as if you are the same, but something will be different. You will even not be able to describe.
But you will start to act differently, maybe what you have read caused a small crack. But it will like a ladder in your sock move inside continuously..
Sometimes you forget about it, or you might think that you forgot. Someone will ask you about it, you will not be able to recall it. You will continue to live in the same way.
But when the ladder has moved to a certain part inside of you, it will create another moment of eternity.
It could again be a book, a session, a piece of art, nature..Whatever will help you connect to the divine.
The part of you,which is 'beyond' will carry you to a new moment. Suddenly you will feel the vast void again. In this frequency you will clearly remember, the lines you thought you forgot..
It is like traveling. Let's say you went to New York years ago. You discovered lots of beautiful places, but later you will not remember every detail. The journey duration was a week, you saw lots of places.
But it will take you only 2 hours to tell about it..
When you go there again, you will remember a lot more.

If you have the luck to work with a real master, you will jump further. The right word will be said at the right time to you. A few words and everything you thought was 'you' will be shaken. all of your cells will transform with them. You will be lead to a new frequency a new 'you' in an instant. While your body is leaving the old, is cleansing you could cry, sweat, have a need to go to the bathroom and sometimes even you vomit. The body will get rid of all the toxins, which don't belong to the new 'you'.
Your body is a miracle..


With My Love



28 Ağustos 2013 Çarşamba

John Of God

                                              Ne yazık ki Türkçesi yok. Ama bu adam neştersiz, narkozsuz ameliyatlar yapıyormuş. İyileşmesi mümkün değil denen hastalıkları iyileştiriyormuş. Örneğin Aids'ten iyileşen varmış..İlginç değil mi?
Sevgiler
*
With My Love

26 Ağustos 2013 Pazartesi

İyi Çocuk- Nice Guy


Yakınınızda 'iyi çocuk' dediğimiz türden biri var mı? Yumuşak başlı gibi gözüken, sizi çok dikkatli dinleyen, söylediğinizin ardında söylemediğinizi de duyup tam da sizin istediğiniz gibi davranan. Sizin istediğinizi sandığı şekilde davranan biri.. İlk başta çok hoş gelir böyle biri, rahatlıkla açılırsınız, belki de hiç paylaşmadıklarınızı onunla paylaşırsınız. Hiç anlaşılmadığınız kadar anlaşıldığınızı hissedersiniz. Ama zaman geçtikçe bir tuhaflık olur. Karşınızdaki kişi bir var olur, bir yok olur, anlamazsınız. Sözleri ile davranışları arasında tutarsızlıklar olur. Sanki ona bir türlü ulaşamazsınız, birz direkt sorular sormaya başladığınızda yine sizin istediğiniz gibi cevap verir, kriz geçinceye kadar sizi hoş tutar. Net bir hayır veya eveti yoktur. Sanki hep güzel bir hayale bakar gibi hissedersiniz, ama  o hayali bir türlü gerçekleştiremezsiniz. Oysa ne kadar mükemmel olabilirdi dersiniz..Hatta, siz böyle düşünürken bir bakmışsınız bir gün yumuşaklıkla çekip gitmiş bile kişi.. Ve siz gittiğini bile anlamamış olabilirsiniz...Hiç bir zaman mükemmel olamazdı aslında !.
Siz o kişiyi muhtemelen hiç tanımıyorsunuz. O kişi, ancak kabul göreceğini öğrendiği davranış ve sözleri ile olabildiğince yakın size, büyük bir imajın arkasına saklanıyor. Siz o imajı seviyorsunuz. O kişiyi mi? Hiç tanımadınız ki.. O fırsat size hiç verilmedi ki..İlişki tamamen o kişinin kontrolü altında devam etti. Onun istediği mesafede, başlangıç ve bitiş onun kontrolünde..Siz tüm çıplaklığınız ile orada iken, o sadece sizi seyretti. O ilişkide siz vardınız, o yoktu..
Ben böyle bir kişiye bir gün net bir hayır cevabı verdim, bana çok sert olduğumu söyledi. Düşündüm, sert değildim. Bağırmadım, karşımdaki kişiye yönelik olumsuz bir tutum içinde olmadım, sadece net bir şekilde kendimi ifade ettim. O ise bana hiç net cevaplar vermedi, beni gereksiz yere umut dolu bir oyalanma alanında tuttu. Ben ona güvenememeye başladım. Anladım ki, gerçekten içinden geçeni söyleyemeyecek hiçbir zaman. Evetleri evet mi gerçekten bilemeyeceğim. hayır demesini bilmeyen, aslında evet demesini de bilmiyor bence. Bir gün gerçekten kim olduğunu gösterecek mi bana bilmiyorum? Ama göstermediği sürece onu sevme şansım olmayacak gerçekten. Zira karşımda kim var bilemeyeceğim. Tanımadığım birini nasıl sevebilirim..

Sevgilerimle
*
Do you have someone we call 'nice guy' around you? He/She will look like soft mannered, will listen carefully to you, will focus also what is beyond what you have said and act exactly as you wish. Or act the way, he/ she thinks that you want. In the beginning you like this person very much you open up easily, maybe you start to share you haven't shared with anyone else before. You feel understood, like you never have been before. But in time, you feel there is something weird about the situation. The person one moment is there, the next moment he/she is gone. There is no integrity between his words and his acts. It feels like you can never really reach the person. If you start to ask some direct questions, the answers will be again exactly the way you want them to be. He/she will treat you extremely well until the crisis has cooled down. There will be no clear yes, or a clear no. It will feel like always looking at a perfect dream, but never ever will you be able to realize the dream. You keep on thinking how perfect it would have been..While you were thinking or dreaming like that, it is possible that he/she is gone one day with a very soft manner. It is even possible that you didn't notice that the person is already gone. Actually it could never have been perfect!.

Probably you don't know the person at all. That person is only close to you with a behaviour, which is acceptable, according to his/her upbringing. The person is hiding behind a big image. You like the image. Do you like that person? How could you ? You have never had the opportunity to really know the person...The relationship is totally under the control of the 'nice guy'. In his/ her preferred distance, the beginning and ending under his /her control. You were there totally 'naked', that person only watched you. You were in that relationship, but he or she was not..

Once I gave this kind of a person a clear 'no'. That person told me that I was very tough. I thought
about it, but I was not tough. I didn't raise my voice or was in any way in a negative attitude about the person in front of me. I just expressed myself clearly. Whereas I never got clear answers from him, I was kept in a place of hope needlessly. I lost my trust in him. I understood, that he never will say what is really inside him. I will never know, whether his yes is a real yes. Actually if you are not able to have a clear no, it means you don't have a clear yes either. I don't know, whether he will show his real face to me someday..But as long as he doesn't show me, I will have no chance to really love him. Because I will not know who is there. How can you love, someone you don't know..

With My Love