9 Ocak 2013 Çarşamba

Nihayet Azıcık Durabilenlere


NİHAYET AZICIK DURABİLENLERE;

Sev De Gör 

Ona gitme, buna gitme, kimseye gitme. Olduğun yerde dur. Durduğun yerde bir nefes al. Kendine bir nefeslik izin ver. Kendine hiçbir şey yapmama, hiçbir şey olmama, hiçbir şey aramama, hiçbir şey istememe izni ver. Kendine kişiliksiz olma izni ver. Tatsızlığın ortasında dur ve kendine tatsızlığı tatma izni ver. Belirsizliğin ortasında dur ve hiçbir şeyin belli olmayışına izin ver. Olduğun yerde dur. Durduğun yerde bir nefes al. Kendine bir nefeslik izin ver.

Kendine bir eksen belirlemeye, öz disiplin sahibi olmaya, idealist ya da çalışkan olmaya, plana ya da programa ihtiyacın yok. Şu an bu satırları okurken sadece durmaya ihtiyacın var.

DUR!

Hiçbir yere kaçma, hiçbir yere gitme, hiçbir yere gelme.

DUR!

Durabilirsen anlarsın; her şey ve herkes önemsiz. Sen önemlisin. Sadece sen.

Durabilirsen anlarsın; herkes ve her şey önemli. Sen istersen. Sadece sen istersen...

Sadece sen seversen herhangi bir şeyin önemi olur. Sevgi yoksa önemli hiçbir şey yoktur ve yaşadığın her şey, türlü yollardan sen sevmeyi yine hatırlayabilesin diyedir.

Kendini sev. Oradan başla. Kendinden hiçbir şey istemeden kendini sev. Kendinden hiç pişmanlık duymadan kendini sev. Kendini sevginle var et önce. Biliyorum kendini hiç sevmiyor değilsin. Öyle olsa burada olmazdın. Öyle olsa sorular sormazdın. Öyle olsa yazmazdın, okumazdın. Kendinle hasbıhal etmezdin. Sordukça, yazdıkça ve okudukça kendinle kucaklaşmazdın.

Sor o zaman? Kendine kendini sor.

Yaz o zaman? Kendine kendini yaz.

Oku o zaman? Kendi kitabını aç ve oku. Kendine kendini oku.

Tanrıya inan ya da inanma. Bana inan ya da inanma. Kendine inan ya da inanma. Fark etmez. Sevgi yoksa inanç nedir ki? Sevgiye inan inanacaksan, sevgiye açıl açılacaksan, sevgi iste isteyeceksen. Gerisi kuru kalabalık.

Kalabalıkları bırak. Bırak onlar işini layıkıyla yapsın. Sana vursun, sana saldırsın, seni acıtsın... Canı acıyan sen, senin olan acıyı sev. Sev ki, bir canı acıyan kalmasın.

Kalabalık, zehirli bir sarmaşıktır. Zehiri tattıysan, kurtulmaya çabalasan ne olur? Sana sarılanı sev. Seni saran seni sev. Sevebilirsen, seni tutsak edeni sev. Sev ki, o zehirli kollar, seni bitimsiz gökyüzüne taşısın; kanatlandırsın.

Kalabalık, sisli bir aynadır. Koyu siste gizleneni sev. Arayıp ta bulamadığını sev. Sevebilirsen senden kaçanı sev. Sev ki, aynadaki sis, kalbindeki sisi temizlesin.

Kalabalık, karanlık bir kuyudur. Sen dipteki serinliği sev. Kaldır başını, gökteki aydınlığı sev. Sevebilirsen kuyuyu ve karanlığını sev. Sev ki aslında sadece sıcak bir yuvada, sevdiğinin huzurlu kollarında olduğunu gör.

Artık dur ve sev;

Sev de gör.

Sev ve bil.

Kendinden Başla 

Artık dur ve sev;

Sev de gör.

Sev ve bil.

ve 

"Kendinden başla"

Kendini sevmek; sevgi olmadığını sandığın taraflarının (zihinsel kalıplarının, alışkanlıklarının, tecrübelerinin, anlayışlarının...) sevginin kendisinden başka bir şey olmadığını görmektir. Zaten saf sevgiden başka bir şey olmamak ya da bu gerçeğe açılmaktır. Senin sevgi olmadığını sandığın bölümünün, kabuğunun değerini ve saf niyetini, zihninin gözü ile değil, gönlünün gözü ile görmektir. Bunu gördüğünde, sevmek dışında bir seçeneğin kalmaz zaten. Sevmek o yüzden bir eylem değildir. Bir eylem olmadığı için bir özne ve bir nesneye ihtiyaç yoktur. Sevmek düşünerek ya da hissederek ya da sezerek bulunabilinen bir şey değildir. Sevmek bütünseldir ve bu yüzden herhangi bir parça, bütünü bulmana yardım ettiği kadar ona varmana engeldir de. Hepsiyle ve her şeyle ve ikiliği birliğe çevirerek sevebilirsin. Bunun adına kimin ne dediğinin hiçbir önemi yok. Meditasyon, aşkınlık, trans, hiçbiri, daha azı, daha fazlası ve hepsi… Çünkü kelimeler gerçeği tarif eder ama yerini doldurmaz. O yüzden ne isim verdiğinin hiçbir önemi yok.

Herhangi bir şeyin dışına çıkmak değil, tam aksine içinde merkezinde, göbeğinde ve aynı anda da dışında ve her yerinde olmak yolunu aydınlatabilir. Benzetmeyi seviyorum, çünkü çok şey anlatıyor:

"Hem içinde yer alacaksın çemberin hem de dışında."

"İçinde, dışında, merkezinde, çeperinde ve her noktasında olacaksın kürenin."

Çünkü içinde ya da dışındayken, bir yanılsama düşüncesini beslemektesin sadece. Biri bölmekte, bin yapmaktasın. Sen ve ben yaratmaktasın. Asla olamayacak bir şeyi oldurttuğunu düşünmektesin. İşte bu yüzden sevgiyi çağıramazsın. Zaten sen o isen ve ondan başka hiçbir şey de yok ise kim kimi çağırıyor ki? Bunu denediğinde aslında zihinsel dünyanda sıfırsın ya da sıfır nokta bir şeysin ve bir gün, bir olduğunu; sadece ve sadece bir olduğunu bulacaksın ve muhtemelen buna çok güleceksin.

O ya da bu değildir sevgi. İlham ya da şefkat değildir. Neşe ya da haz değildir. Acı değildir, keder değildir?

"Su, buz mudur ya da buhar su mudur yoksa hepsi, hepsi midir?" Bilmek istersen sevgiyi; dur!

DUR!

Sen durduğunda herkes hareket mi ediyor? Sen yine de;

DUR!

Durmak, hiçbir şey yapmamak değildir. Durmak her ne yapıyorsan sade onu yapmak ve her ne yapmıyorsan sade onu yapmamaktır. Domates soyuyorsan domates soymaktır; fizik problemi çözüyorsan fizik problemi çözmektir. Durmak her şey kıpraşmaktayken ve sen de bu her şeye dâhilken durmaktır. Durmak olmaktır, sevgi olmak, bir olmak, O olmak, ben olmak... Zaten olmakta olana kuru ve gereksiz bir kabuk eklemeksizin, olanı yaşamak.

"Durmak, tüm kabukları öldürmektir."

"Durmak sen olduğunu düşündüğün kendini öldürmektir."

Sahtesini öldürmeden gerçeğini var edemeyeceksin. O yüzden de;

"Ölümün ılık kucağında dur."

“Artık dur ve sev”

ALİ KARAKUŞ

Ve Meltem Çelikkol'a tüm sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder