25 Nisan 2011 Pazartesi

Onbirinci Saat

Herhangi bizim için önemli olan birşeye başlamadan korku hissederiz. Hani şu herkesin bildiği karın sancılarını.Bu sancılar başlamaya yakın bir doruk noktasına ulaşır..O noktada vazgeçme eğiliminde oluruz..Kritik bir andır o..Zihin öyle oyunlar oynar ki insana, öyle kurnazca konuşur ki sizinle: Aman zaten önemli birşey değil, yapmasam da olur, bu kadar sıkıntıya değmez,bir dahaki sefere yaparım, canım aslında..yapmak istiyor, şu kişiye/olaya sinir oldum o nedenle yapmayacağım, hastalandım, zamanım yok aslında başka önemli şeyler var hayatımda ve bunun gibi..Tanıdık geliyor mu size? Eminim herkes en az hayatının br döneminde veya alanında bunları yaşamıştır..
Zihnin, o sesine yenildiğiniz zaman ise hiç de mutlu olmazsınız. Bir bezginlik, bir iç sıkıntısı başlar içinizde.Hayatın zor olduğu, insanların güvenilmez olduğu gibi bir sürü karamsar bakış açıları geliştirir, sizin gibi kapıda kalanların sığınak noktası olan bu genel geçerli inançların arkasına sığınır ve kendi çizdiğiniz çizgiyi aşamamanın verdiği kısıtlanmışlık hissi içinde hapis kalırsınız.
Evren cömerttir, size yeni fırsatlar verir. Siz her fırsatta bir kez daha geçemezseniz eşiği, giderek zorlaşır o adım. Kağnı arabasının çamurlu bir yolda bıraktığı izler gibi derinleşir bu izler ve yolu da yıpratır. Artık bir sonraki sefer o kritik ana o kadar yoğun ve ağır bir duygu yüklemiş olursunuz ki, taşıyamaz olursunuz..Ve gün gelir vazgeçersiniz tamamen..
Nedir bu korku? Bilinmeyene duyulan..Kimileri için başaramama korkusu, kimileri içinse başarma korkusu..Aslında kaybedecek bir şeyiniz yoktur, zaten sıfır noktasındasınızdır..Ama oradayken hep bir umudunuz vardır, kendinizle ilgili üstünlük senaryolarını koruyabileceğiniz hayalleriniz vardır. Başaramazsanız bu hayaller de elinizden gidecektir.
Başarırsanız, hayatınızda birşeyler değişecektir. Ne kadar olumlu olursa olsun, değişim ürkütücüdür. Aşina olduğunuz şeylerin güvenli alanından mahrum kalacak olduğunuzu bilirsiniz. Bunları olumlu veya olumsuz olarak nitelendirmeniz bir fark yaratmaz, değişim başlı başına bir meydan okumadır. Kabuğunuzdan çıkmak zorunda kalırsınız. Bu güvenli ana rahminden çıkma hissini hatırlatır..Ayrıca herbir başarı sizi yeni başarıların beklentisine sürükler. Sıfır noktasında birinin başaramaması ile başarılı olan birinin başaramaması farklıdır ne de olsa..
İşte tüm bunlar karında bir sancı olarak çıkar ortaya..Bir seçim yaparsınız. O kritik anı geçebilirseniz, o adımı atabilirseniz.Birden büyürsünüz. Özgürleşirsiniz. Yapabileceğinizin en iyisini yaptığınızı bildiğinizde sonuca bile aldırmazsınız.Bir daha asla aynı kişi olmazsınız..Sadece doğumgünlerimizde bir yaş büyümeyiz, bu eşiklerden her geçişimizde pastaya bir mum daha eklenmeli aslında..
Burada püf noktası bence, kendimizi büyük hedeflere büyük sıçramalarla değil, yutabileceğimiz kadar büyük lokmalarla taşımamız..Ve yapabileceğimizin en iyisini yapmaya kendimizi adamamız. Disiplin bizim yardımcımız olacaktır..
O eşikten her geçiş daha kolay olacaktır, bir kere de tadını aldınız mı artık yeni eşikler aramaya başlarsınız..
Doğumgünü pastanıza fazladan mumlar eklemeniz dileğiyle..

Arunachala'da Doğum Günü kutlaması

Sevgilerimle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder