27 Nisan 2011 Çarşamba

Tek Doğru

Eğer haklı olduğunu bildiğini düşünüyorsan, yaratıcılığını öldürüyorsun demektir.
                                                                                                        John Bradshaw

Bu sözü ilk duyduğumda çok etkilendim. Tam olarak algılamam zaman aldı. Aynı zamanda umut da verdi, yaratıcılığımı nasıl geliştirebileceğim konusunda. Hayatımın tıkalı alanlarına ışık getirdi.
Şimdi bir düşünün hayatınızın hangi alanında, ben doğruyu biliyorum ve haklıyım dediniz.
Bu bir kişi hakkındaki hükmünüz olabilir, ilk tanışmalarda tertemiz bir sayfaya başlarsınız o kişiyle. Zaman içinde birbirinizi daha iyi tanımaya başladığınızda, o kişinin kendine özgü niteliklerini öğrenmeye başlarsınız. Ve bir yerde tarafsız gözleminiz kaybolur, o kişiyi belirli bir tanım kutusuna yerleştirirsiniz.
A kişisi, dürüst, geç kalır, tembeldir. B, kişisi sosyal, konuşkan, cimridir gibi..Ne yaptınız bu anda, gerçekliği dondurdunuz. Aynı çektiğiniz bir fotoğraf gibi, halbuki fotoğraf sadece o anı yansıtıyordu, siz çektiğiniz andan itibaren geçmiş oldu ve çektiğiniz nesne harekete devam ediyor. Bu sabit bir nesne, örneğin bir sandalye olsa dahi küçük küçük değişiklikler oluyor, zamanın tozları onu aşındırıyor. Güneş altındaysa uzun zamanda soluyor veya sahibi onu boyatıyor, yerini değiştiriyor, parçalıyor şömineye atıyor gibi..
Belki A kişisi, kendisine emir kipinde konuşulduğunda geçmişten gelen bir öfkesi nedeniyle tembelliği seçiyor ve bir başkasıyla çok çalışkan. Belki B kişisi bir krizden geçiyor ve o anda parası kısıtlı olduğu için cimri gibi davranıyor, krizi aştığı  zaman ise son derece cömert. Ama siz o kişilerin bu yönlerini size tanıtması için onlara bir şans verdiniz mi? Yoksa bir klasöre koyup rafa mı kaldırdınız ? Belki iletişimde ve bakış açınızda yaratıcılığınızı kullanıp bu açılımlara alan tanıyabilirdiniz.
Ya da bir alışveriştesiniz, örneğin bir sandalye alacaksınız. Satıcı size bir rakam söyledi, sizin kafanızda bir rakam var onu söylediniz. Ve pazarlık yaparken, falanca yerde bu tip sandalyeler şu rakama satılıyor. Bundan bir kuruş fazla vermem dediniz. Ve oraya demir attınız..Satan da kendi rakamında direttiğinde tıkandınız kaldınız. Sandalyeyi istiyorsunuz, ama sözünüzden de dönmek istemiyorsunuz ve giderek sinirleniyorsunuz..
İşte tam bu an yaratıcılığınızı devreye sokma anı..O rakama yanındaki gazeteliği de isterim, eve teslim de etmenizi isterim..gibi..
Ya da siz genel geçerli inanç kalıplarından bazılarını benimsediniz. Örneğin, ben turizm kökenliyim. Turizmin büyük bir krizden geçtiği bir dönemde, bu gerçekliği kabul edenler biraraya gelip umutsuz konuşmalar yaparken, bir turizm acentası sahibinin bu konuşmalara hiç katılmayıp, Türkiye'yi o dönem pek de tanımayan bir ülkeden farklı bir yaklaşım uygulayarak birçok turist getirttiğini ve en parlak dönemini yaşadığını bilirim. Bunun yanında turizmin durumu kötü diye inanan, ama falanca şunu yaptı dendiğinde de kendini haklı çıkarmak için bu kişi için ona şu arka çıktı, yoksa birşey yapamazdı, gibi konuşanlar da oldu. Yaratıcılığını kullanan kazandı..
Bugün haklı olmaya değil, yaratıcılığınızı kullanarak kazanmaya ne dersiniz?
Çocuğunuz pembe gövdeli bir ağaç çizdiğinde, ağaç gövdesi pembe olmaz demek yerine, ben nasıl kahveringi dışında başka renkte bir ağaç gövdesi hayal edebilirim diye düşünmeye ne dersiniz?
Haklı olma arzusuyla sınırladığınız hayatınızı daha geniş alanlara taşımaya ne dersiniz?



Sevgilerimle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder